A L İ  y a v r u o ğ l u

6 Aralık 2010 Pazartesi

öyle geçer ki zaman - ramazan bayramı 2010

Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa



(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M. Cuma)
Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitabetti.

Bismillahirrahmanirrahim
"Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi, ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür. "

Ey Nâs!

Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha berâber olamayacağım.

İnsanlar!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz Mekke nasıl kutsal bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, nâmus ve şerefiniz de öylece mukaddestir; her türlü tecâvüzden masûndur.

Ashâbım!

Yarın rabbınıza kavuşacaksınız. Bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsinler. Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak hıfzetmiş olur.

Ashâbım!

Kimin yanında bir emânet varsa, onu sâhibine versin . Fâizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Fakat aldığınız borcun aslını ödemek gerekir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle bundan böyle fâizcilik yasaktır. Câhiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz de Abdülmuttalib'in oğlu amcam Abbas'ın fâiz alacağıdır.

Ashâbım!

Câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmüttalib'in torunu (amcalarımdan Hâris'in oğlu) Rabîanın kan davasıdır.

Ey Nâs!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emâneti olarak aldınız. Onların nâmus ve ismetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki haklarınız, âile nâmusu ve şerefinizi kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer onlar sizden izinsiz râzı olmadığınız kimseleri âile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları ise, örfe göre her türlü (meşru ihtiyaçlarını), yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

Mü'minler!

Size iki emânet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emânetler, Allah'ın kitabı Kur'ân ve O'nun Peygamberinin sünnetidir.

Ey Nâs!

Devâmlı dönmekte olan zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü duruma dönmüştür. Bir yıl, l2 aydır. bunlardan 4'ü Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep hürmetli aylardır.

Ashâbım!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfûz ve saltanatını kurma gücünü ebedî olarak kaybetmiştir. Fakat size yasakladığım bu şeyler dışında, küçük gördüğünüz şeylerde ona uyarsanız, bu da onu sevindirir. ona cesâret verir. Dininizi korumak için bunlardan da uzak kalınız.

Mü'minler!

Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbınız birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takvâ iledir. Müslüman müslümanın kardeşidir. Böylece bütün müslümanlar kardeştir. Gönül hoşluğu ile kendisi vermedikçe, başkasının hakkına el uzatmak helâl değildir. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyin. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır. Bu nasihatlarımı burada bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ etsinler.

Ey Nâs!

Cenâb-ı Hak Kur'an da her hak sahibine hakkını vermiştir. Mirâsçı için ayrıca vasiyyet etmeye gerek yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona âittir. Zina eden için ise mahrûmiyet vardır. Babasından başkasına soy (neseb) iddiâsına kalkışan soysuz, yahut efendisinden başkasına intisâba yeltenen nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lânetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın. Cenâb-ı Hak böylesi insanların ne tevbelerini ne de adâlet ve şâhitliklerini kabûl eder.

Ashabım!

Alllah'tan korkun, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, malınızın zekatını verin, âmirlerinize itaat edin. Böylece Rabbınızın Cennetine girersiniz.

Ey Nâs!

Yarın beni sizden soracaklar, ne dersiniz? Ashâbı kiram:

- Allah'ın dinini teblîg ettin, vazîfeni hakkıyla yaptın, bize nasihat ve vasiyette bulundun, diye şehadet ederiz, dediler.

Rasûlüllah (s.a.s.) mübarek şehâdet parmağını göğe doğru kaldırdı, cemâat üzerine çevirip indirdikten sonra üç defa:

Şâhid ol Yâ Rab!

Şâhid ol Yâ Rab!

Şâhid ol Yâ Rab!

buyurdu.






1 EKİM 2010 TARİHİNDEN İTİBAREN SAĞLIK SORUNLARIM NEDENİYLE HASTANE ORTAMINDA

TEDAVİ GÖRMEKTEYİM.

BU SÜRE İÇERİSİNDE;

TELEFONLARLA VE YA DOĞRUDAN ARAYAN,

SORAN, GELEN, GÖREN VEYA GÖREMEYEN,

SİZ DEĞERLİ DOSTLARIMA TEŞEKKÜRLER EDER,

BİR AN ÖNCE YENİDEN KAVUŞABİLMEK İÇİN

DUALARINIZI BEKLER,

SEVGİ VE SELAMLARIMI SUNARIM...







Ali YAVRUOĞLU








Ali YAVRUOĞLU



Ali oğlu Hüseyin Yavruoğlu’nun; Medine’den doğma; sekiz çocuklu bir ailenin beşinci çocuğudur.



Ali YAVRUOĞLU

Babası Hüseyin Yavruoğlu onu; TC nin okullarına “kavur mektebi” dendiği yıllarda yaşı ilk okul için geç de olsa Aykut Köyünde ilk mektebe göndermiş.

Okuryazar olanların özellikle köylerde yüzde birlerle ölçüldüğü yıllarda genç Ali YAVRUOĞLU beş yılın ardından ilkokuldan mezun olmuştur.

İleri görüşlü babası, biricik Ali’sinin iyi bir meslek öğrenmesini istemiş,

Bunun Sonucunda Ali YAVRUOĞLU Terzilik mesleğini kısa sürede öğrenmiş,

Bir süre köyde ve Akçaabat ilçesinde bu mesleğini yürütmüş,

Lakin Ali YAVRUOĞLU’nun en büyük hayali bir motosiklet almaktı ve

Terzilik mesleğindeki geliri bu hayali için yetersizdi.

Bu maksatla Alamanya’ya gitmek için girişimde bulunmuştu.

Ve bir kış günü gecenin kurt ve çakal seslerine karıştığı bir zamanda

Köy evinin tahta kapısı çalındı…

Akezoğlu Remzi’nin getirdiği Alaman kağıdı nedeniyle

sessizlik derhal ertesi günün getireceği ayrılığın acısıyla ıstıraba dönüşmüştü…

Geride:

Anne babası…

Genç eşi: Fatime


ve

Oğlu Harun 8

Kızı Asiye ise bir yaşında iken kendisi de henüz 27 yaşındaydı…



Ali YAVRUOĞLU öyle Alaman sokaklarını süpürmek yerine, bir sanayi fabrikasında vinç operatörü olmuş ve kısa sürede yıllarca arzuladığından da

daha esaslısından çift silindirli bir BMW motor satın almıştı.

Öte yandan vinç operatörlüğü ile birlikte terzilik mesleğini de yapmakta iken, Kardeşi Eyüp’ü de Almanya’ya almıştı.

Ne var ki geçirdiği büyük bir kaza ve ardından küçük bir kaza daha;

onun Almanya’dan derhal dönmesine neden olmuştu.



Ali YAVRUOĞLU 1968 yılında köyden Trabzon’a yerleşti.

Bir süre ne iş yapacağını düşünürken bir yakınının alakasıyla PTT’de işe girer… O artık telgrafçı Ali ya da Postacı olarak anılmaktadır.

Bir süre sonra Hatice, sonra Emine ve en son olarak da

Esra kızları dünyaya gelmişti.



Ali YAVRUOĞLU 1982 yılında haç görevini yerine getirmiş,

1987 yılında 19 yıl çalıştığı PTT ‘den 1987 emekli oldu.

Tamamen köyüne (Doğanköy beldesi) yerleşmişken son yıllarda kışları şehirde yaşamını sürdürmektedir.



Ali YAVRUOĞLU:

Her yaştan insanın sevdiği,

Saygı duyduğu, arkadaşlık yapmaktan keyif aldığı bir gülen insandır.

Kendisine bir çay ikram edene o kahve,

Kahve ikram edene o yemek yedirmeyi ilişkilerinin prensibi yapmıştır.



Ali YAVRUOĞLU:

Gazete okumayı, televizyon seyretmeyi spor ve tartışma programlarını sever,



Ali YAVRUOĞLU:

Komşuluğa ve komşu haklarına riayet eder,

Hastalanan ve vefat eden uzak yakın tanıdıklarını ziyaret eden bir vefalı insandır.

Şeker hastası olmasına karşın orucunu aksatmaksızın tutar ve her Ramazan Kur’anı hatmeden bir Allah dostudur.



Ali YAVRUOĞLU: kimseyi kırmamaya özen gösteren ama kolay incinen

duygusal ve zarif bir insandır.



Ali YAVRUOĞLU,

Dağları, yaylaları, gezmeyi, dostlukları, sıkı dostlukları sevmiştir sürekli…











Blog Arşivi

  • ▼  2010 (59)
    • ▼  Aralık (2)
      • Başlık yok
      • öyle geçer ki zaman - ramazan bayramı 2010
    • ►  Kasım (5)
    • ►  Ekim (6)
    • ►  Eylül (46)




Harikalar Tic. teması. Blogger tarafından desteklenmektedir.